5 Ekim 2010 Salı

Bir Iphone'um bile yok, aplikasyon da neymiş!

Bir süredir yazılarıma ara vermiş gibi görünsem de, aslında, çıkacak eticaret kitabım, SMJ yazıları, Btnet.com.tr'deki yeni yazılarımla ortalıklardaydım ama blogumu boşlamıştım:) Boğaziçi Dergisi Ekim sayısında, ülkemizde en çok indirilen iphone aplikasyonu 'Kaç Para'nın yaratıcısı İbrahim Kocaaalioğlu ile yaptığım söyleşi ve yazıyı aşağıda paylaşıyorum.


İbrahim Kocaalioğlu'00, paralel kariyer yaratanlardan. Fırsatları görüp başarıya dönüştürenlerden. Sevdiği işi yaparken, maddi karşılık yerine manevi tatmini sorgulayanlardan. Boş zamanlarını boşa harcamayanlardan. Dijital dünyaya ve hayatımıza getirebileceklerine sonuna kadar inananlardan. Kendisi Türkiye'nin en çok indirilen iphone aplikasyonu 'Kaç Para'nın yazılım geliştiricisi ve Türkiye'deki bağımsız iphone aplikasyon geliştiricilerin en tecrübelilerinden. Iphone, akıllı telefonlar, aplikasyonlar, dünümüz, bugünümüz ve yarınımız üzerine kendisiyle keyifli bir söyleşi yaptık. Sadece teknolojiyi değil, hayatı da akıllı kullanmaya dair güzel notlar bulacağınız bir yazı oldu. Keyifli okumalar.

Iphone Aplikasyon yazmak, durup dururken insanın aklına gelmez!

Önce, BÜMED'in düzenlediği Mezunlar Günü'ne gideceksiniz. Eski arkadaşlarınızı görüp, hoşbeş edeceksiniz. Sohbetin ortasında, ''Neden iPhone aplikasyon yazmıyorum ki?'' diyeceksiniz ve başlayacaksınız araştırmaya, öğrenmeye, denemeye, yanılmaya, çalışmaya ama çok çalışmaya. İbrahim Kocaalioğlu'nun hikayesi aynen böyle başlıyor! Haziran 2009 Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Günü'nde temeli atılan bu fikrin ortaya çıkması Ocak 2010'u buluyor. Zaten Türkiye'de resmi olarak iPhone satışı Eylül 2009'da başlıyor.

Aldığı eğitimin de etkisiyle, biriktirdiği teorik ve pratik bilgileri harmanlamaya yönelik yeni bir şeyler yapma hevesi içinde her daim olan birisi, iPhone’u bile yokken, neden iPhone aplikasyon yazmak ister ki? İbrahim, öncelikle araştırmış, tabi ki. Bu konuyla ilgili internet üzerindeki bilgileri ve tüm blogları incelemiş, okumuş, dünyada başarılı olmuş aplikasyonların nedenlerini anlamaya çalışmış. 2009'un Eylül ayında iPhone Türkiye’ye gelince, akıllı telefonu alan ilk kişilerden biri olmuş. Aynı zamanda bir Mac bilgisayar da almış. iPhone aplikasyonu yazmak için Mac bilgisayarınız olması gerekiyor, her şey birbirine bağlı, yani. Başta elinizi cebinize atıyorsunuz, sadece bilgi anlamında değil, donanımsal olarak da bir yatırım yapmanız gerekiyor. Türkiye'de bu işe odaklı çalışacak az yazılımcı olacağını hesaplayarak kendi çapında bir pazar analizi sonrası kolları sıvamış.

Aslında, Haziran-Eylül dönemini araştırmaya adamış ve iPhone Türkiye’ye geldiğinde, ne yapmak istediğine karar vermiş. Hatta, ilk aplikasyonunun adını bile bulmuş ve gerçek bir uygulama yazacak kadar kendini hazır hissediyormuş. Çalıştığı için, boş zamanlarını aplikasyon geliştirmeye adayan İbrahim, 2010 yılının başında ilk aplikasyonunu yayınlamış.
iPhone, aplikasyonlar ve dahası...

iPhone, Wikipedia'ya göre, Apple tarafından tasarlanan ve üretilen multimedya ve internet özelliklerini destekleyen akıllı telefondur. İlk modeli 9 Ocak 2007'de tanıtılmıştır. 3. parti yazılım desteği de bulunduran iPhone, 2008'in ortalarında faaliyete geçen App Store sayesinde 200.000'den fazla Apple tarafından onaylanmış uygulamayı desteklemektedir. Bu uygulamalar, App Store içinde yirmi farklı türe ayrılarak listelenmektedir.

Daha basit bir tanımlamayla, internete girebilen, geniş ekranlı olduğu için dokunmatik olarak kullanımı kolay küçük mobil bir bilgisayar ve akıllı telefondur. -
Aplikasyonlar ise, akıllı telefonlarda kullanabileceğiniz, hayatınızı kolaylaştırmaya yönelik internet üzerindeki bilgilere ulaşmanızı sağlayan, Apple’ın durumunda, sadece belirli bir yerde adreslenebilen uygulamalar. Bu aplikasyonları yüklediğiniz zaman, programı açıp kullanabiliyorsunuz, aynı bir bilgisayar gibi. Hayatınızı kolaylaştıran, bazen oyun oynayabileceğiniz, bazen alış veriş kararlarınızı etkileyecek önemli bir yardımcı. İnternette, bazen adres çubuğuna kullanıcının bir adres yazması sıkıcı ve kullanışsız olabiliyor. Mobil telefonlarda ise, aplikasyonlar sayesinde, kullanıcı bu engeli kolaylıkla aşabiliyor. Apple’ın artısı ise, aplikasyonların tümünü kapalı bir ekosistemde, yani, App Store’da görebilmeniz. App Store aplikasyonlarını, bu sistem üzerinden almanız gerekiyor. Bazı aplikasyonlar ücretli bazıları ise ücretsiz. Kişisel olarak uygulama geliştirip, App Store’a yükleyen kişiler için bile, uygulamalarını satıp para kazanma şansı mevcut. Apple, kapalı bir sistem kurarak, üretici ve tüketici arasındaki kaçakları kapatıp, bu işten her paydaşın yarar görmesini sağlıyor. Bu bağlamda, iPhone, uygulama geliştiricilere önemli bir platform hizmeti sunuyor. Bu noktada, İbrahim Kocaalioğlu'na kulak verelim. ''Cep telefonundaki uygulamalar pratik olmalı. Kendi uygulamalarımda da aynı prensipten yola çıkıyorum. Hesap makinesi, bir işlem yapacağımız zaman aklımıza gelir, bu amaç için anında açarız, en kısa sürede işlemimizi yaparız ve kenara koyarız. Bir aplikasyonun mantığı da buna çok benzer. Kullanıcı bir amaç için aplikasyona en kısa sürede ulaşıp, doğru bilgiyi alıp, sonrasında ise çıkmak istiyor. En yakın nöbetçi eczaneyi veya vizyondaki yeni filmleri bulmanız için adres çubuğuna bir adres yazmak yerine, bu işlemi bir aplikasyon üzerinden, bir tıkla yapmak, zaman ve işlevsellik yönünden kazanç sağlıyor. En fazla 15 saniyede istenilen tüm bilgileri almanıza olanak sağlıyor.'

İbrahim kendini tutamaz ve 25 aplikasyon geliştirir!

Uygulama yazabilmek için, öncelikle Apple’a lisans başvurusu yapmanız gerekiyor. Uygulama geliştirildikten sonra, size sunulan bir adrese uygulamayı- yazılım paketini- yüklüyorsunuz, aynen bir resim veya video yükler gibi. Bununla birlikte, uygulamanın tanıtımına yönelik açıklama ve görselleri de ekliyorsunuz. Yani, fırından yeni çıkmış ürününüzü-iPhone aplikasyonu-, bu dükkanda- App Store'da-, istediğiniz gibi pazarlayabiliyor, hatta hangi ülkede ve/veya bölgede satılacağına bile kendiniz karar verebiliyorsunuz. Bu noktada, App store bir komisyon alıyor ve akabinde uygulama incelemeye alınıyor. İbrahim'in ilk uygulamasının onayını alması biraz uzun sürüyor, ancak, onayını aldıktan sonra, diğerleri için süreç oldukça kısalıyor. Çünkü, artık nereye bakarak onay verdiklerini bildiğini belirtiyor. Türkiye’de şu ana kadar en çok indirilen uygulama olan ‘Kaç Para’yı bir hafta içinde yazıyor, App Store'a onaylatıyor ve satılmaya başlanıyor. Bu noktaya ulaşana kadar 24 tane uygulama yazmış. Yazılım işinin bir kütüphane olduğunu düşünüyor. Yeni uygulamalar geliştirdikçe, bu bilgi kütüphanesinden eski biriktirdiklerini kullanmaya devam ediyor. iPhone uygulamasından beklenen, pratik olması ve en kısa sürede sonuç vermesi. 9 ayda yazdığı 24 uygulama sayesinde, Türkiye'deki en etkili uygulamaları geliştirebilir bir duruma getirmiş kendisini. ‘Kaç Para’ dışındaki tüm uygulamaların, dünyanın her yerinde çalışabilecek uygulamalar olduğunu belirtiyor. ''Tüm dünyaya yönelik uygulamalarda, pazarlamasını iyi yapmadığınız sürece iyi sonuç almanız zor. Bu yüzden, sadece Türkiye’ye yönelik bir uygulama yazma fikri ihtiyacı duymuş ve ‘Kaç Para’ ortaya çıkmış

Türkiye'de en çok indirilen iPhone Aplikasyon: Kaç ParaKaç Para:

Online olarak satılan pek çok ürünün, iPhone aracılığı ile fiyatının karşılaştırılmasını sağlıyor. 10.000'den fazla kişi tarafından indirilmiş ve şu ana kadar Türkiye'de en çok kullanılan uygulama olmayı başarmış. Alışveriş merkezindeki bir tekno marketin vitrininde gördüğünüz bilgisayarın veya ikinci el bir otomobilin internet üzerindeki farklı fiyat alternatifleri gibi. Akıllı telefonların artışı, bilgi erişimini ve paylaşımını çok hızlandırmış durumda. Türkiye’deki pek çok e-ticaret sitesinin şu anda satın almayı sonlandıracak şekilde bir satın alma altyapısına sahip mobil aplikasyonu veya mobil sitesi bulunmuyor. Bir internet sitesinin mobil telefonlar aracılığı ile çalışabilmesi için, mobil tabanlı bir sitesinin de olması gerekiyor. Mobil ticaretin önemini kavramış bazı markalar ise bu konuda öncülük etmekte. THY’den uçak bileti veya Yemeksepeti.com’dan yemek siparişi verebilirsiniz.

Morgan Stanley tarafından yapılmış son araştırmaya göre, 2013 yılı sonu itibariyle, dünyada mobil tabanlı servislerden internete bağlananların sayısı, masaüstü veya dizüstü bilgisayar kullanarak internete bağlanan kişilerin sayısından daha fazla olacak. Ülkemizdeki genç nüfusu ve teknolojiye adaptasyon hızımızı düşünürsek, markaların stratejilerinde mobil ticaret ve mobil pazarlamayı ön plana çıkaracak kurgular hazırlamalarında büyük fayda görüyorum.

İbrahim’in sevdiğim bir diğer uygulaması ise, Twitter üzerinde anlık olarak, nerede ne konuşulduğuna dair bilgi veren CityTweets. Uygulamayı geliştirirken, test etme aşamasında, Hawai’yi seçtiğinde, tsunamiye 20 dakika kaldığını fark etmiş. Aynı anda, televizyonda CNN’i açmış, fakat tsunamiyle ilgili gelişmeleri Twitter’dan takip etmek daha cazip gelmiş. Çünkü, televizyonda görmediği bir çok fotoğrafa ve bilgiye, Hawai’de o anda bulunan gerçek kullanıcılar aracılığı ile ulaşmış. Bir televizyon spikerine göre, sokaktaki insanın anlık iletişim araçlarından Twitter üzerinden paylaştığı bir fotoğraf çok daha fazlasını anlatabiliyor. Hatta, ilk kez tsunami zamanında test ettiği için, aplikasyonun ne kadar yararlı olduğunu kendisi birebir deneyimleme şansına sahip olmuş.

1 milyon iPhone kullanıcısı ile Türkiye Akıllı Telefon Pazarı için önemli bir ülke!

İbrahim, ülkemizde resmi olmayan rakamlara göre, 1 milyona yakın iPhone kullanıcısı olduğunu söylüyor. Bu uygulama geliştiriciler için önemli bir rakam. Ancak, uygulamaların geliştirilmesi ve ayılması için, öncelikli olarak, bilinçli akıllı telefon kullanıcıları olması şart. Şu anda, ülkemizde akıllı telefon sahibi birçok kişi, bu telefonları doğru kullanmayı bilmiyor, e-posta takibi haricinde. Karar verme veya bilgi alma aşamasında mobil dünyanın kendisine yardım edeceğinden habersiz. İnternet sayesinde, içerik artık son kullanıcılar tarafından oluşturuluyor. İbrahim'in yazdığı ‘ I can decide’ aplikasyonu sayesinde, şu anda bulunduğunuz noktaya en yakın cafelerin nerede olduğunu görebiliyorsunuz, ardından, Foursquare lokasyon bazlı sosyal ağ sayesinde, daha önce o cafeye gitmiş kullanıcıların yorumlarını okuyabiliyor ve menüdeki en pahalı hamburger yerine, şefin sandviçini yemeyi tercih edebiliyorsunuz. Akıllı telefonlar ve aplikasyonlar, bilgiye en kısa sürede ulaşmayı sağlıyor, ancak, kullanımın artması için, kişilerin pratik yapması ve bu kolaylığı deneyimleyerek keşfetmesi gerekiyor. Yeri gelmişken, Almanya’da rastladığım ve beğendiğim bir örneği paylaşmakta yarar görüyorum. Almanya’da belediyeler, belli yaşın üzerindeki kişilere, telefon kullanımı, teknoloji ve internet konusunda eğitimler veriyorlar. 55 yaş üzeri internet kullanımının Avrupa'da yoğun olmasına şaşmamak gerek!

İbrahim’in ailesi dahil yakın çevresi ne yaptığını anlamaya çalışıyor, o da anlatmaya devam ediyor. Oysaki internet, birçok kişiye paralel kariyer yaratma şansı sağlıyor. Dünyada bağımsız çalışan geliştirici sayısı çok fazla iken, Türkiye pazarında maalesef bu sayı oldukça az. Aslında, Nokia, Apple, Samsung gibi markalar, açık kaynak kodlarını uygulama geliştiricilere açarak, yeni uygulamalar geliştirmeleri için teşvik etmekteler. İbrahim, bağımsız çalıştığı ve kendi aplikasyonlarını yazdığı için, yaptığı işler reklam kokmuyor. Fikri bulup, uygulamaya koymak yaratıcılığı da tetikliyor.

Nokia ve Samsung boş durur mu…

Türkiye’de Apple-iPhone dışında, Nokia ve Samsung da akıllı telefon pazarında önemli bir pazara sahip. Nokia, Temmuz ayında, İstanbul’da uygulama geliştiricilere yönelik bir konferans düzenledi. Amaçları, ülkemizdeki uygulama geliştiricileri Ovi Store için uygulama yapmaya teşvik etmek ve kendi ekosistemlerini yaratabilmek. Türkiye pazarı, genç nüfus ve akıllı telefon kullanım hacmi kapsamında önemli bir pazar olarak değerlendiriliyor. Nokia, www.acikinovasyon.com sitesi aracılığı ile fikir sahipleri ve uygulama geliştiricileri birleştiriyor. Uygulamaya değer fikirler oylanıyor ve aplikasyonları yazılıyor. İbrahim'in söylediğine göre; dünyadaki trend, arttırılmış gerçeklik ve lokasyon bazlı uygulamaların en çok ilgi çektiği ve kullanıldığı yönünde. Şu ana kadar yaptığı işin manevi tatmini, maddi tatmininden daha çok olmuş. Çin’den bir kullanıcının aplikasyonunu indirmesinden aldığı keyif parayla tarif edilemez durumda. Çin’deki kullanıcının aplikasyonunu indirmesinin bir çeşit ihracat olduğunu düşünüyor ve ekliyor: 'Yurtdışında aplikasyon geliştiricilere yönelik güzel eğitimler var. Teknokent’in kurulmasıyla birlikte, üniversitemiz bu tip seminerler veya workshoplara öncülük etse, ne güzel olur!'

Kadınlar bu aplikasyona bayılacak: BenModa

İş dünyasıyla ilgili olanların, öyle ya da böyle bir akıllı telefonu olmak zorunda. Hatta, pek çoğumuzun bir Blackberry veya iPhone’u var aslında. Hayatımızı kolaylaştırmaya yönelik uygulamaları hangimiz gerçek anlamda kullanıyoruz ki? Bu işin pazarlaması ve tanıtımı çok önemli. İbrahim, hem kendisine fikir verecek, hem de aplikasyonlarının tanıtımını sağlayacak iş ortakları peşinde. Boğaziçi öğrencileri ve pazarlama alanında ilerlemek isteyen profesyoneller için kaçırılmaması gereken bir fırsat! Yazı yayına hazırlanırken, İbrahim yeni bir aplikasyon geliştirdi bil: BenModa.
BenModa içerisinde, marka sayfaları, Moda Blogları, Sizin Sitiliniz, Kampanyalar, Etkinlikler, Haberler gibi bölümler mevcut. Bu bölümler sayesinde tek bir uygulama içerisinden kullanıcının istediği bütün bilgilere ulaşması sağlanıyor. Moda Blogları ve Sizin Sitiliniz bölümleri sayesinde içerik günlük değiştiği için kullanıcının uygulama sıklığı da arttırılmış oluyor ve paylaşıma açık bir platform hizmeti sunuluyor.

İbrahim Kocaalioğlu kimdir?Tarsus Amerikan Koleji mezunu. Çocukluğundan beri elektronik tutkunu. 2000 yılında mezun olduğu Boğaziçi Elektronik Mühendisliği’ni bilinçli olarak tercih etmiş, çünkü mühendislik altyapısı ve iş yapma süreçlerini birleştirme merakı hep varmış. Mezun olduktan sonra 2 yıl Almanya’da Accenture’da çalışır. Türkiye’ye döndüğünde Sabancı Üniversitesi’nde MBA yapar. Master sonrası, Denizbank Proje Yönetimi ofisinde çalışmaya başlar. Kendisini bankacı olarak adlandırmaz, yazılım ve proje yöneticisi olarak görür. 3,5 yıldan beri Denizbank’ta çalışmakta. İşten arta kalan zamanlarında mobil uygulamalar geliştirmekte. Son 1 yıldır 25 aplikasyon geliştirdi. Türkiye’nin en çok indirilen ‘Kaç Para’ aplikasyonunun yaratıcısı. Yaz tatilinde geliştirdiği Ben Moda ise, birçok markayı, ürünü ve kullanıcıyı bir araya getiren Türkiye’nin ilk moda aplikasyonu.